Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ve Kültür Bakanlığının onayı ile Avcılar’da Küçükçekmece Gölü havzası içinde sürdürülen Bathonea Anti Kenti kazılarının bu yılki bölümü tamamlandı. Sonuna gelinen çalışmaların son hali havadan görüntülendi.
İstanbul'un tarihi ve arkeolojik mirasının ortaya çıkarılması ve korunmasında önemli bir rol üstlenen Bathonea Antik Kenti, aynı zamanda ‘Dünyanın En Önemli Arkeolojik Keşiflerinin İlk On Listesi’nde de yer alıyor. İstanbul, Avcılar’da Küçükçekmece Gölü havzası içinde sürdürülen Bathonea Antik Kenti kazılarının bu yılda sonuna gelindi.
Bu dönemde yapılan çalışmalarda deprem izlerine ve Hristiyanlığı yaymak için vefat eden kişilerden birinin mezarına rastlandı. Kazılarda tabakada çok sayıda sikkeye ulaşıldı. Yapılan Jeofizik sistemi araştırmalarında bir tarlanın altında devasa bir bina tespit edildi. Önemli bulgulara rastlanan Bathonea Antik Liman kenti kazılarının 200 yıl sürebileceği öngörülüyor. Bu yıl da tamamlanan kazı çalışmalarının son hali havadan görüntülendi.
“Arkeolojik çalışma bitmeyecek ama kazma kürek kısmı bugün son”
Bathonea Antik Liman Kenti’nin kazı çalışmalarında bu yıl sona gelindiğini anlatan Doç. Dr. Haldun Aydıngün, Bu projenin başladığı zamandan beri içindeyim. İlk günden bu yana güzel şeyler bulduk. Arkeolojik çalışmalar kazma durduğu zaman bitmiyor. Biz kazı işlemini bitirdik. Sezon bitiyor. Hocaların okullarına dönmesi gerekiyor.
Gerçek bir çalışma 12 ay sürüyor. Bulunan bulguların değerlendirilmesi lazım. Kazı zamanında hepsi değerlendirilemiyor. Bulunanların yayına ve kitaba dönük taçlandırılması gerekiyor. Bundan sonra başlayacak olan çalışma bu. Arkeolojik çalışma bitmeyecek ama kazma kürek kısmı bugün son. Bu senenin sezon bitişi böyle.
Bu tür kazıların bitiş tarihi belli değildir. Efes kazıları neredeyse 150 yıldır devam ediyor. Aynı şekilde Truva kazıları 150 yıldır devam ediyor. Buranında en az 200 yıl devam etmesi lazım çok büyük bir alandan söz ediyoruz. Biz sadece şuanda küçük bir kısmını tırnağımızla kazıdık diyebiliriz” dedi.
“Buradaki pek çok bina yıkılmış ve yeniden yapılmış”
Yapılan arkeolojik araştırmalardaki bulgulardan bahseden Aydıngün, “Arkeolojik kazılarda bizim bulduklarımız milattan sonra 4-6’ıncı yüzyıldan günümüze doğru olan kısmı. İlk başladığımız zamanlarda 50 yıl öncesinden yani Cumhuriyet döneminden bir para bulduk. Sonra Osmanlı’nın son döneminden lüleler bulduk. Tütün içiyor insanlar.
Aşağı doğru gittikçe Bizans dönemine geldik. Bizans dönemine ait paralar çıktı. Paraların maddi değeri bizim için yok. Onlar tunç oluyor. Fakat bilgisel değeri çok yüksek çünkü onun üstünde bir imparator resmi oluyor. O imparator resmi sayesinde bulduğumuz tabakanın neredeyse 5-10 yıl hassasiyetle hangi zamana ait olduğunu buluyoruz. Deprem yıkıntıları bulduk. Avcılar bölgesi, 1999 depreminde çok hasar gördü biliyoruz. Bulunduğumuz bu Firuzköy Yarımadası hiç kayası olmayan bir bölge.
Coğrafi zamanlar içinde tamamen alüvyal dolgudan oluşmuş. Dolayısıyla buradaki herhangi bir sarsıntı da kentin başka yerlerinden çok daha fazla tahribata neden oluyor. Buradaki pek çok bina yıkılmış ve yeniden yapılmış. Yaklaşık yarım metrelik bir alanda 4 ayrı taban seviyesi görüyoruz. Sırf orada bile 4 kere bu binanın yıkılıp yeniden yapıldığını görüyoruz. Martyr şehit anlamına geliyor. Belli sayıda martryonlar var.
Hristiyanlığı yaymak için ölmüş insanlar. Daha sonra kilise tarafından aziz mertebesine yükseltilmiş. Buna asker azizler de deniliyor. Bu insanların ölümleri biraz sert olduğu için çoğunun cenazeleri bulunmamış. Metinlerde işkenceler gördükleri söyleniyor. Dolayısıyla bu azizler kutsanacakları zaman aynı burada olduğu gibi boş ve çok büyük törensel bir mezar yapılıyor. Ama içi boş” ifadelerini kullandı.
“Bir tarlanın altında jeofizik sistemiyle devasa bir bina bulduk”
Jeofizik sistemiyle bir binanın bulunduğunu anlatan Haldun Aydıngün, “Burada görünen ağaçların tamamın altı bina dolu. Bütün bölge bina dolu. 4 kilometreye 1 buçuk kilometre alanın tamamından bahsediyorum. Ağaçlık olan yerlerin her birinde mutlaka yüzeye çok yakın ya da yüzeyin üstünde bina kalıntısı var. Ağaçlık olmayan yerlerde de binalar var. Onları da jeofizik dediğimiz sistemlerle yeri altını kazmadan buluyoruz.
Bir tarlanın altında jeofizik sistemiyle devasa bir bina bulduk. Orada çok iyi işlenmiş olan ve bir örneği Ayasofya’da bulunan bir sütun başlığı da bulduk. Geçen senenin önemli kalıntılardan yazı takımı bulduk. Uzman doktorumuz kalemin bir geyik kemiğinden yapıldığını söyledi. Bu da şu demek oluyor; Orası bir gümrük ya da devlet binası olduğunu gösteriyor. Burada çok büyük bir yerleşim var. Çok büyük bir liman altyapısı var. Firuzköy yarımadasını 4 kilometre çevreleyen bir duvar yapısı bulunuyor. Bu duvarı pek çok yerde bulduk” şeklinde konuştu.