Demir, "1966'da uluslararası öğretmen meslek örgütleri ile ILO ve UNESCO tarafından düzenlenen toplantıda öğretmenlerin toplumsal statüsü ve haklarına yönelik çok önemli kriterlerin belirlenmesi ve tüm ülkeleri bağlayan ‘Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararları'nın alınması nedeniyle, Dünya Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır.
Söz konusu "Tavsiye Kararları", öğretmenlerin sadece mesleki hakları ve çalışma koşulları değil, toplumdaki yeri ve toplumların daha üst medeniyet seviyelerine gelmesi konusundaki kıymetlerinin de altının çizilmesi ve uluslararası bir toplu iş sözleşmesi anlamı taşıması açısından büyük önem arz etmektedir. Bu belgeye Türkiye imza atmış bulunsa da, maddelerin neredeyse hiçbirinin uygulanmaması nedeniyle 5 Ekim, ülkemizde bir kutlamanın değil, hak aramanın günü haline gelmiştir.
Özellikle AKP'nin iktidara geldiği günden bu yana, söz konusu maddelerin adeta tersinin uygulanması, eğitim emekçilerini her geçen gün biraz daha zorda bırakmıştır.
Türkiye'deki eğitim emekçileri, OECD ülkeleri arasında ekonomik, sosyal ve özlük haklar açısından son sıralardadır.
Türkiye'de adeta orta sınıf diye bir kavram bile bırakmayan gerçek enflasyon, öğretmenlerimizin aldığı komik ücret zamlarının kat kat üstünde olduğu için, eğitim emekçilerimizin alım gücü düşmüş, kredi kartı ve kredi borcuna gömülmeyen öğretmenimiz kalmamıştır.
Öğretmenlerimiz kadrolu, ücretli, sözleşmeli gibi kavramlarla bölünerek sömürülmekte, yakın geleceklerinin ne olacağını dahi bilmeden mesleklerini icra etmeye çalışmaktadır.
Kamuda çalışan öğretmenlerimiz ne kadar yandaş oldukları konusunda yarışan, liyakatsizce seçilen yöneticiler tarafından haksızlıklara maruz bırakılırken, özel okullardaki öğretmenlerimiz de eğitime rant kapısı gözüyle bakan patronların insafına terk edilmiştir.
Aldığı ücretler, çalışma koşulları iyileştirilmek bir yana dursun her geçen gün daha kötüye giden öğretmenlerimizin, toplumdaki yeri de yanlış politikalarla sarsılmıştır.
Öğretmenlere danışılmadan hazırlanan, Meclis komisyonunda görüşülürken itirazlarımızı ilettiğimiz ancak buna rağmen 3 Şubat tarihinde Meclis’ten geçerek hayatımıza sokulan Öğretmenlik Meslek Kanunu, öğretmenlerin yaşadığı sorunları daha da derinleştirmiştir.
Öğretmenlerin uzmanlığını ve öğretmenliğin zaten bir uzmanlık mesleği olduğunu hiçe sayarak hazırlanan, eşit işe eşit ücret ve meslekte kıdeme göre ücret artışı gibi ilkeleri çiğneyen bu kanun; zaten kadrolu/sözleşmeli/ücretli olarak ayrım yapılan öğretmenleri adına kariyer basamakları denilen unvanlarla kendi aralarında bir kez daha ayrıştıracaktır.
Eğitim emekçilerini kuşatan bu olumsuzluklar listesi, ne yazık ki kolaylıkla uzatılabilir. Bizleri bu olumsuz tablodan kurtaracak, öğretmenlik mesleğini bu topraklarda tekrar hak ettiği yere yükseltecek, eğitim emekçisini insanca yaşayabilir koşullara kavuşturacak olan kuşkusuz kararlı emek mücadelesi olacaktır.
Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk'ün eğitim neferlerinin ortak çatısı olan Eğitim-İş olarak;
- Laik, parasız, adil ve bilimsel eğitim için,
- Eğitim emekçilerinin insan onuruna yakışır ücretlerle, meslek onuruna yakışır koşullarda çalışabilmesi için,
- Yandaşlık kriterlerinin değil, liyakatın dikkate alındığı bir eğitim sistemi için,
- Eğitimi her türlü gerici ve ırkçı örgütlenmelerden kurtarmak için,
mücadele etmeyi sürdüreceğimizin altını çiziyor; Ekim Dünya Öğretmenler Günü'nü yürekten kutluyoruz" ifadelerinde bulundu.