Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Vekili ve Ar-Ge Başkanı Doğan Aydal, yaptığı yazılı açıklamada hukuki, sosyal, bilimsel gerekçeler ve ülke çıkarları düşünülerek kamuda istihdamda 35 yaş sınırı ile ilgili teamüllerin acilen gözden geçirilerek kaldırılması gerektiğini belirtti.
Devlet memurluğunda 35 yaş sınırının anayasanın pek çok maddesine göre aykırı olduğunu savunan Aydal, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Bugünlerde en çok konuşulan konulardan biri, devlet memurluğuna kadrolu veya sözleşmeli olarak girmek isteyecek adaylar için 35 yaş sınırının konulmasıdır. Bu yaş sınırının konulması ile ilgili olarak özellikle adaylar, akademik çevreler ve hukuk çevreleri, bu sınırı vatandaşlar arasında bir ayırımcılık olarak adlandırmakta ve bu sınırın kaldırılmasını talep etmektedir.
Devlet basit bir mantıkla 'İşe kabul ve istihdam sürecinde hizmetin zorunlulukları nedeniyle yaş sınırlarının belirlenmesi ve uygulanması gereklilik ve amaçla orantılı olması şartıyla yaşa dayalı farklı muamele ayrımcılık iddiasının ileri sürülemeyeceği hallerdendir’ demektedir.”
"Yaş sınırı anayasanın eşitlikle ilgili 10. maddesine aykırı"
Yaşa dayalı sınırın kaldırılmasını talep eden çevrelerin bunu anayasanın eşitlikle ilgili 10. maddesine dayandırdıklarını aktaran Aydal, “Bu madde ‘Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir’ demektedir.
Anayasada dayanak olarak gösterilen bir diğer önemli madde de 48. maddedir. Anayasanın ‘Çalışma ve sözleşme hürriyeti’ başlıklı 48’inci maddesi şöyledir: ‘Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir’” dedi.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu'nun da devlete iş için müracaatlarda konulan yaş sınırını vatandaşlar arasında ‘doğrudan ayrımcılık’ olarak gördüğünü belirten Aydal, “20.4.2016 tarihli ve 6701 sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu'nun ‘Tanımlar’ başlıklı 2’nci maddesinin (d) bendi şöyledir: ‘Doğrudan ayrımcılık: Bir gerçek veya tüzel kişinin, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden karşılaştırılabilir durumdakilere kıyasla eşit şekilde yararlanmasını, bu Kanun'da sayılan ayrımcılık temellerine dayanılarak engelleyen veya zorlaştıran her türlü farklı muameleyi ifade eder.’
6701 sayılı Kanun'un ‘Eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı’ başlıklı 3’üncü maddesi şöyledir: ‘Herkes, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanmada eşittir. Bu Kanun kapsamında cinsiyet, ırk, renk, dil, din, inanç, mezhep, felsefi ve siyasi görüş, etnik köken, servet, doğum, medeni hâl, sağlık durumu, engellilik ve yaş temellerine dayalı ayrımcılık yasaktır’ demektedir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 14’üncü maddesine ise göre ‘Bu sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya sosyal köken, ulusal bir azınlığa mensupluk, servet, doğum veya herhangi başka bir durum bakımından hiçbir ayrımcılık yapılmadan güvence altına alınır’ denilmektedir” ifadelerini kullandı.
“Pek çok alanda kişilerin en verimli oldukları yaş 35 sonrasıdır”
Kadrolu veya sözleşmeli personel alımlarında 35 yaş sınırını bir teamül olarak personel iş müracaat formlarına yazdığını aktaran Aydal, “Devletin bu sınırı getirmesindeki esas sebep yaş ilerledikçe fiziki gücün azalmakta olduğu mantığıdır.
Bazı fiziki güç isteyen işler için bu doğruymuş gibi gözükebilir. Ancak günümüz dünyasında bilgisayar teknolojileri, nano-teknoloji, uzay bilimleri, mikroçip teknolojisi, biyo-teknoloji, nükleer teknoloji ve benzeri onlarca konuda uğraşan kişilerin en çok verimli oldukları-olacakları dönem 35 yaş sonrasıdır.
Bu kişilerin fiziki gücü değil beyin gücü devrededir ve devlet de bu gücü kullanacaktır. Bu sınır kaldırılmadığı sürece yurt dışında çalışan ve ilerleyen yıllarda Türkiye’ye dönüp kadrolu ve/veya sözleşmeli olarak devlet için çalışıp tecrübelerini gençlere aktarmaya çalışacak Türk bilim insanlarına da büyük bir engel oluşturacaktır” dedi.