Bilindiği üzere şarkıcı Gülşen geçtiğimiz nisan ayında İmam Hatipliler için sarfettiği bir cümle sebebi ile önce gözaltına alınmış, ardından da tutuklanmış ve hakkında “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme” suçundan 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle hakkında dava açılmıştı. Tutuklanan Gülşen daha sonra ev hapsi, karakola imza vermek ve yurtdışı yasağı da dahil olmak üzere adli kontrol şartı ile serbest bırakılmıştı.
Gülşen bugün ilk davasına çıktı. Gülşen'in savunması şu şekildeydi;
– Daha önce de ifadeler verdim. Suçsuzum. Yargılama sonunda beraat edeceğime inanıyorum. Bütün konu, sahne içinde bir arkadaşımla şakalaşmamdan ibarettir. Sahnedeyken dinleyicilerimin arasına karışmak istedim. Kalabalıkta bu mümkün olmayacağı için sahnedeki arkadaşlarımın birinden beni seyircilerin arasına taşımasını rica ettim.
KENDİSİNİ BU LAKAPLA TANIDIM
– Sahnedeki başka bir arkadaşım aramızdaki şakalaşma niyetiyle seni imam taşısın dedi. İmam da aramızda bu lakapla anılan arkadaşımız Miraç Çelenk… Bu lakabın benim bildiğim özel bir anlamı yok. Kendisini bu lakapla tanıdım. Sahne şovlarımızda sıklıkla şakalaştığım arkadaşımdır.
TEKRARLAMADIM, ALKIŞLATMADIM
– Bu lakabın kelime olarak zihnimde eşleştiği bir kalıp olmasından ötürü plansız ve hesapsız bir şakayla yanıt verdim. Sahne heyecanının getirdiği refleksle söylenmiş bir şey ve iki kişi arasında geçen bir diyalog hatta şakanın sonu da kendisi diye bitmektedir. Bunu söylerken ne bir üçüncü şahıs ne de bir kesimi hedefledim. Diyalog o kadardı ve orada sonlandı. Bunu seyirciye dönüp söylemedim. Tekrarlamadım, alkışlatmadım, altını çizmedim. Sonrasında paylaşım amacıyla kullanmadım.
KENDİ VİCDANIMDA HÜRÜM
– Halkı kin ve düşmanlığa tahrik edecek bir tavır sergilemedim. Niyetim ve amacın hiçbir zaman bu olmadı ve olamaz da. Bu konuda kendi vicdanımda hürüm. Suçlamayı işlemedim ve kabul etmiyorum.
HERKESTEN ÖZÜR DE DİLEDİM
– Kasıtsız sıfat nedense hedefe oturtuldu. Ben yine de değerlerini rencide ettiğimi düşündüğüm herkesten özür de diledim. Sıklıkla tanık olduğumuz sapkınlık ve istismar kanayan yaramız. Ben bu yarayı sağduyulu sade bir vatandaş olarak taşıyorum.
LİNÇ VE İSTİSMARA UĞRADIM
– Sadece aynı zamanda tanık da değilim mesleki kimliğimin ve duruşumun bedeli olarak mağduruyum da. Kadınlığın bedenim, eş ve anneliğim, giyimim kuşamım yüzünden defalarca sözel olarak linç ve istismara uğradım. Hatta hedef gösterildim.
İKİ KİŞİ ARASINDA GEÇEN BİR ŞAKA
– Ama yine de düşüncelerimi özgürce ifade eden biriyim. Şu anda da çekinmedim. Sahnedeki şaka toplumsal duyarlılığımın bir uzantısı değildi. Sadece iki kişi arasında geçen bir şakaydı. Bir açıklama, demeç değildi. Ancak öyleymiş gibi bir yere çekildi. Böyle olmadığını videoyu izleyen herkes görecektir.
YAYINLANMA ZAMANI MANİDAR
– Gerek zamanlaması gerek yayılması bana göre manipülatif ve manidardır. Manidar çünkü konserin tarihi 30 Nisan, videomun yayılma tarihi ise 24 Ağustos. Arada tam dört ay var. Videomun dört ay sonra ortaya çıkarılması, yayılması linç kampanyası başlatılması, gözaltına alınmam ve cezaevine konmam bir gün sürdü. Bütün bunları, hayatta Gülşen olarak var olmamın cezalandırılması olarak görüyorum.
ASIL TUTSAKLIĞIM ÇOCUĞUMA KAVUŞAMAMAK
– Maddi kısmını geçtim, manevi olarak inanılmaz orantısız bedellere uğradım. Beş günü cezaevinde 15 gün evde olmak üzere 20 gün hapis cezası aldım. Asıl tutsaklığım çocuğuma kavuşamamak. Çocuğum İspanya’da ve yanında olamıyorum. Çocuğumun daha fazla travma yaşamasını istemiyorum. O benden mahrum ben de ondan mahrumum.
50 KÜSUR KONSERİM İPTAL EDİLDİ
– Maddi kısmına gelecek olursak 50 küsur konserim iptal edildi. İptaller madden birçok kişiyi ve aileleri etkilediği için (birlikte çalıştığım arkadaşlarım) bu mağduriyetleri de üstlendim. Yurtdışındaki konserlerimi de yapamıyorum. Yeni konserler planlayamıyorum. Mağduriyetimin giderilmesini kendim ailem ve adalete sığınan herkes için istiyorum.
İZLEYİNCE HAKARETE UĞRADIĞIMI HİSSETTİM
Gülşen’in savunmasının ardından söz alan müştekilerden bazıları şikayetlerinden vazgeçtiklerini açıkladı. Bazıları ise şikayetlerinin devam ettiğini bildirdi. Şikayetçiler şunları söyledi:
“Savunmalarda, Türkiye Cumhuriyeti adaleti aşağılandı. Kimseye tepeden bakmasınlar. Ben bütün İTÜ’lüler sapıktır desem olur mu? Ben şimdi ‘Tüm Kemalistler sapıktır’ desem şakayla burası havaya kalkardı. Şikayetçiyim. Ben o videoyu izleyince hakarete uğradığımı hissettim.”
Daha sonra söz alan Gülşen’in avukatlarından Emek Emre şu savunmayı yaptı:
– Hukuk kurallarının da sınandığı yargılama geçirmekteyiz. Suçun unsurlarının oluşmamasından dolayı beraat talep ediyoruz. Başka usul ve araştırma yapılmaksızın derhal beraat talep ediyoruz. Savcının toplamamış olduğu delilleri biz ibraz ettik. 12 saniyelik bir video var ama savcılık ‘videonun tamamına ulaşamadık’ diyor ama savcılık en ufak bir icrai fiilde bulunmamıştır.
MİRAÇ ÇELENK TANIK OLARAK ÇAĞRILSIN
– Tanık olarak Miraç Çelenk’in de çağrılarak ifadesinin alınmasını talep ederiz. Bir şahıs 24 Ağustos’ta kötü niyetle Tiktok’ta paylaşmış daha sonra linç kampanyasına dönüşmüş. Bu şahıs daha sonra videoyu da kaldırmış, hesabı da kapatmış. Bunun araştırılmasını talep etmiştik. Savcılık makamı sadece ve sadece müzekkere yazmıştır. Müzekkere yine oyalamaya matuftur.
AĞIR CEZALIK BİR SUÇMUŞ GİBİ MUAMELE GÖRDÜ
Avukat Celal Ülgen: Bu dosyada 700’den fazla müşteki var ve kamuoyunu ilgilendiren bir davada bu kadar küçük salon ayrılması savunma hakkının kısıtlanmasıdır. Müvekkilimiz işlemediği bir suçtan dolayı sanki ağır cezalık bir suçmuş gibi muamele gördü.
SAVCI VİDEONUN ÇÖZÜMÜNÜ BİLE YAPMAMIŞ
Orhan Erol Müezzinoğlu: Gülşen’e yapılanlar, organize bir suçtur. Emrah Aslan videoyu yayınladıktan sonra Misvak Caps’in paylaşmasıyla saatler içinde milyonlarca insana ulaşmıştır. Gülşen, Zincirlikuyu’dan gözaltına alınırken biz suç duyurusunda bulunmamıza rağmen Levent’teki kişi hakkında hiçbir işlem yapılmamıştır. Savcı videonun çözümünü bile yapmamıştır, linki bile yoktur.
Verilen ara kararla ‘en yakın karakola imza verme’ şeklindeki adli kontrol kaldırılırken yurt dışına çıkış yasağının devamına karar verildi.