Her bireysel davranış beraberinde toplumsal eylemi tetikler. Toplumu var eden bireyin toplumsal normlara ve sosyalleşme sürecine etkisi.
Bir Erkek ve Bir Kadının Kişisel Kararına Dayalı Sistemin Gereksizliğine İsyan
İlk yazıda klişe bir söylemle girizgâh yapmak, anne baba olmak fizyolojik ve biyolojik gerekliliklerin yeterliliğine dayandırılmadan devasa boyutlarda sorumluluk bilinci varlığı dikkate alınarak resmi hüviyette verilebilecek bir karar olmadıkça, yaşanılamamışlıklarının hırsıyla çocuğuna çocukluk yaşatamayan ebeveynler ordusunun gözleri nemli yavrularına bakarken toplumsal rutinlerin sergileyen anne babalarda vicdan kaynaklı vicdansızlığa yönelime neden olmaya devam edecektir.
Mazeret Çocukça Aranmalı, Ebeveyn Seçiminin Biz Olduğunun Örtbası Adına
Çocuk ilk olmayabilir ama okul ilk. Kendinden önceki çocukların ilk heyecanlarına tanık olup nedensiz bir beklenti haline getirilmiş karşılığında, sonuç elde edememiş olmak gibi sığ bir düşünceyi mazeret sayıp bu mazeretin gereksizliğine dair cümle kurma zahmetine dahi girmiyorum zira seviyenin bu düzeyde olabilirliği geniş perspektif yaratma kaygısı taşıyan şahsımın bile aklına ilişmedi.
Evet, Toplumsal Okumamızı bir okulun karne gününde yapmış bulunduk. Daha öncesinde birkaç kez ebeveynler ve öğrencileri işbirliğiyle gerçekleştirilmesi planlanan ancak birkaç ebeveyn ve tüm öğrenciler formatına evirilen, amacı halis neticesi korkunç duygusal travmalara tanıklık etme temelimizin üstüne inşa ettiğimiz bu okumamızı analiz edelim istedik.
6 veya 5 ya da 7 yaşında bir çocuğun, anne babasının elinde telefonuyla öğretmene doğru giderken ki adımlarından başlayarak aldığı karneyi anne babasının gözlerine bakarak kameraya salladığını anlarını gördüğü bir arkadaşının mutluluğuna üzülmesine sunacak kadar mantıklı bir mazeretiniz olduğuna şüphem bulunmadığını belirtmek isterim. Zaten toplumsal okumamızın konusu da bu mazeretin geçerliliği odaklı değildir. Ki zaten böyle bir mazeret aranacaksa o çocuklarımız aramalı zira bir çocuğun bu mazereti duyacağı ebeveynlerinin varlığına sunabilecek bir mazereti olmalı.
Toplumsal Rutinlerin Vicdani Yaralara Dönüştürülmesinin Sorumluları Yargılanmalı
Konumuz nedir? Konumuz, bugün ebeveyn olup her iki ebeveyninde herhangi bir meşguliyeti olmadan hayatlarına devam edebildiği sosyoekonomik bir sistemin icat edilmemiş olması nedeniyle ikisinden birisinin veya her ikisinin çalışma hayatında aktif rol aldığının denklemimizin sabiti varsayıyoruz. Orada o anda, sosyal medyaya ben buradaydım, sorumluluk sahibi bir anne/babayım endişesiyle ışığı, kadrajı ayarlayabilme ve göz temasının kurabilme kaygısı ve telaşıyla bulunanlarda dahil olmak üzere o çocukların bir yılını geçirdiği ve veda anını yaşadığı sınıfa, ayak basan her bireyin o anda orada olmasaydı kendince gündelik hayatlarının idamesi adına daha verimli bir eylem icra edeceklerine eminim. Ama oradaydılar. Çocukları oradaydı. O, devletin resmi yönetmeliği ile şekillendirilmiş dört duvar, üç pencere ve bir kapıdan oluşun bir bina odasındaki heyecan, gözlerindeki ışık, size sunmak için içinde çırpınan ve daha adını bilmediği duygusu gurur, karnesindeki notları tüm yılın karşılığı aldığını ve emeğinin ilk meyvesini sunmanın verdiği mutluluğun doldurduğu o resmi taş odanın havasını bir daha solumanın imkânı olmadığını bildikleri için oradaydılar.
Sadece çocuklarınızın elinden o mutluluğu alıp yerine, yerine hangi kelimenin gelebileceğine dair yazarı dahi bir kıtlığa düşürdüğünüz duyguyu vermekle kalmadınız zira konumuz bu değil demiştik ya orada bulunan anne babaların anne babalıklarını yapmalarından dolayı vicdani bir ikileme sokacak kadar vicdanınızı kaybetmiş olabileceğinize, toplum adına, insanlık adına inanmak istemiyorum. Çocuğumuzun mutluluğunu, çocuğunuzun gözlerindeki burukluğa ve arayışa kurban verdirmeye de hakkınız olamaz olmamalı.
Che. Evet, anarşist, komünist, devrimci veyahut her türlü kötülüğe verilebilecek bir isim olarak görenlerimiz de olabilir. Mesela cinayet Che’dir, hırsızlık Che’dir, yalan söylemek, iftara atmak Che’dir ama “Aynı evrende yaşamamalı cellatlar ve çocuklar; Ya ölmeli cellatlar, ya da hiç doğmamalı çocuklar” diyen Che’dir.
O, toplumsal yapıya entegre edilmiş ve kurumsallaşmış, kalıplaşmış, standartlaştırılmış ve toplumsal rutine dönüştürülmüş Karne Takdim Merasimlerimiz adına tüm gün beynimin içinde yankılanan söz olduğunda rahmetliyi anma gereği hissedilmiştir bahse konu paragrafta malum şahıs zira ilk yazıda potansiyel kitlenin çoğunluğunu kaybetme riskiyle yüzleşme cesaretine sahip olup olmadığımızı henüz bilmiyoruz.
“Aynı ortamda bulunmamalı boynu bükük bırakılmış çocuklar ve mutlu edilmiş çocuklar. Ya zorunlu olmalı katılımlar ya kaldırılmalı merasimler. “ bugün bu ikilime yaşayan tek biz değildik eminim, bugün elindeki kamerayı saklarken görüntü almaya çalışan tek biz değildik eminim, bugün çocuğuna sarılırken seremoniyi hızlandırıp tebessüm etmemeye çalışan tek biz değildik eminim ve bugün kendi evlatları karne almaya ilerlerken anne babası odada olmayan tüm çocukların arkadaşlarına değil de sıra arkasında veya yanlarında sıra sıra dizilen bizlere yönelen o tanımı mümkün olmayan masum bakışlarından, aklından geçenleri sessizce bağıra bağıra anlattıklarını duyan tek biz olmamalıyız ve olamayız
Yaşadıklarımıza Razıyız O Yavrularınız Yara Almadan Atlatsın Bu Dönemleri
Dış kapının dışındaki mandalı üretenin uzaktan kan hısımlığından kaynaklı akrabası olarak yalvarıyorum, kendi iradelerince gelmedikleri dünya klişesine değinmeden, her ne şartta ve mazerette yanınızda bulunuyorsa ve size anne baba diye hitap ediyorsa lütfen bir kez daha gözlerine o bakışı koyarak, sırtlarına marka çantalarını, ayaklarına en lüks ayakkabıları, kollarına güç yetmez saatleri takıp o dört duvarların içine göndermeyin çocuklarınızı. Lütfen yalvarıyorum size, imkan olsa da size sizin çocuklarınızın o andaki bakışlarını gösterebilme imkanımız olsa yok belki ama o bakışların bir kurşun gibi içinden geçtiği bir anne/baba olarak dünyanın en zor sorusu olarak ifade edilen şu soru ile ilk yazımızı sonlandırmak istiyorum.
“Askerler çocukları küçük kurşunla öldürürler değil mi anne?” detayına girmeyeceğim merak edenler araştırıp anında bulabilirler hikâyeyi. Ancak şöyle bağlayalım, Bir çocuğu öldürecek kurşunu anne babaları atmaz değil mi anne/baba?
Kalın sağlıcakla….